Neden Sanatsal Çıplaklık Fotoğrafı Çekiyorum?

/, Seyahat, Teknik/Neden Sanatsal Çıplaklık Fotoğrafı Çekiyorum?

Neden Sanatsal Çıplaklık Fotoğrafı Çekiyorum:
Bir Kadının Bakış Açısı
(Güvenli Olmayan İçerik)

Yazar: 500px Fotoğrafçısı Lauren Naylor

Bu makalede, Sanatsal çıplaklık Fotoğrafçısı Lauren Naylor çıplaklık fotoğrafçılığı ile ilgili kadın bakış açısını ve “güzel sanatlar” ve hafif erotik porno” arasında bazen oluşabilen belirsiz çizgi ile ilgili görüşlerini paylaşıyor.

Çıplaklık fotoğrafçılığı ile ilgili düşündüğünüzde, konu ile ilgili birtakım şüpheler oluşabilir, belki kafasında tam rafine olmamış fikirler uçuşan ama sanatsal bir gelecek vadeden  – amatör bir fotoğrafçıyı tasvir edersiniz. Benim de, 9 yıl önce dar bir bakış açısı  ve 35 mm. lik eski bir fotoğraf makinesi ile fotoğraf yapmaya başladığımda, çoğu çağdaş çıplaklık fotoğrafçıları hakkında düşüncem öyleydi.

Bulutları ve cadde işaret levhalarını üst üste bindirerek fotoğraflayan biri olarak o zaman, kadınların çıplak fotoğraflarını hele ki benimkini çekeceğim hiç aklıma gelmezdi. O ara Helmut Newton and Edward Weston’un işlerine hayranlık duyar (hala da hayranım!), ama “sanatsal çıplaklığın, tamamen çıplaklığa karşı” olduğu eski güzel günlerin artık sona erdiğini geriye ise, içlerinde saklı dürtülerin sonucu olarak ortaya çıkan eserlerinin kaldığını düşünürdüm.

Fotoğrafın ana prensiplerini öğrenip, üst üste bindirilmiş fotoğraflardan sıkıldıktan sonra, sanatsal portreleri deneyip bu işe derinden tutulmaya başladım.

İlk yıllarda portrelerimi birden çok stilde çektim ve doğaldır ki kendini geliştirmekte olan tüm fotoğrafçıların sorduğu zor soru ile karşı karşıya geldim, “Allah aşkına ben ne fotoğraflamak istiyorum ve “kendime ait” diyeceğim bir işi nasıl yaratabilirim?”

Çok değil ancak birkaç yıl önce, fotoğrafçılıkta yerimi bulduğumu ve bir tarzımın gelişmeye başladığını hissetmeye başladım. Nefes aldıran bu duygu sonunda bana da gelmişti: gerçekten sevdiğim ve inandığım bir konuda çalışmaya başladım.

Konu basitti; kültür, medeniyet ve toplumsal yapıdan arınmış portre. Geriye kalansa sadece insan ifadesi. Ve çoğu zaman, giyim bizi bu kavrayış ve paralelindeki tüm duygulardan uzaklaştırır. Çıplaklık fotoğrafçılığı ve oto-portre böylece çalışmalarımda hayat bulmaya başladı.

Fotoğrafçı, öznelerini cinsel bir dürtü olmadan (kafanın gerisinde böyle bir düşünce olsun ya da olmasın) çıplak halde çekerken, bu çekimin arkasında olan anlamın NE olduğunu sormalıdır.

Bu neden, çalışmalarımın arka planında olan yaklaşıma kadar gider: Saf Duygu.

Birisi fotoğraflarıma bakınca, saf bir duygu ve ruh hali dışında başka bir şeyden etkilenmeden, onun göksel bir tarafsızlık içinde kaybolmasını isterim. Duygularım hayatımda hep her şeyin en üstünde yer almış olup aldığım çoğu kararların anahtarı olmuşlardır.

 

“Giyim kişiyi göksel bir dünyadan dışarı atan şeylerden sadece bir tanesidir. Giyim zamanla ilişkili bir kültürü tanımlar.”

Giyim, insanı göksel duygu dünyasından dışarı çıkarabilecek bir şeydir. Giyim bir kültürü, çağını ilişkilendirerek, belirler. Giyim modelin ve fotoğrafın ruh halini belirleyebilir. Bu da, tasarlanmış olan ruh hali ile çatışma yaratabilir.

Giyimin dikkat dağıtıcı özelliğini ortadan kaldıran fotoğraf çekmeye başlayınca kavramsal fotoğraf sürecimde bir rahatlama keşfettim. Başlardaki ilk işlerime dönüp bakınca, ayrıntılı giyimlerle, bizi en temel bir duygu ile birer parçası olarak his etmemize yol açan doğayı birleştiren fotoğraflarımı saçma bulmaya başladım.

Güzel Sanat ile Soft Porno Arasındaki Çizgi

Ne yazık ki art niyetleri olan fotoğrafçılarla ilgili yukarıda söylediklerimde pek te yanılmış değilim. Bu çizginin nerede olduğu, her zaman, olumsuz tarafı ağır basan talihsiz gerçekleri barındıran tartışmalı bir konu olmuştur. Ama tabi ki her çıplaklık fotoğrafçısının ajandasında bir art niyet olmadığını, ve her modelin ne tür fotoğraflarda yer alıp hangi pozları vereceği konusunda seçenekleri olduğunu belirtmem gerekir.

Tartışmalı konu, günümüzde var olan “sanatsal” çıplaklık fotoğrafçılığının dozu ve tartışmasız doğallığıdır. Bu, çoğu kez soft pornonun sınırlarında gezinen aşırı derecelerde poz vermemeyi de içerir. Modelinizin kendine özel yatak odasını çekiyorsanız sorun yok, ama çoğu zaman bu, tasarlanmış amaçla uyuşmuyor.

Modern fotoğrafçılık dalında her geçen gün yaygınlaştığını izlediğim bu tür fotoğraf eğiliminin azalarak, “bu fotoğrafı çekenlerin aklına ne haltlar gelmiş” diye sorgulanan günü geçmiş fotoğraf uçurumunda kaybolmasına çok sevineceğimi belirtmek isterim.

İçinde bulunduğum çevrelerde, çıplak fotoğrafları çeken yetenekli fotoğrafçıların, modelleri ile yaptıkları seks kaçamakları ile övündüklerinde bütün keyfim kaçıyor. Bu konu ile ilgili bir sorun yaşıyorum, bu, model ve fotoğrafçı tarafından verilen kişisel kararlar nedeniyle oluşan bir sorun değil (hey, ne istiyorsanız yapın!) ama gerçek niyetleri ile ilgili maskelerini düşüren, sanatsal yaklaşımın içine ettiği ve bu anlamda ümit kırıcı olduğu için bir sorun yaşıyorum.

Bu, hayranı olduğunuz müzik topluluğunun şarkı sözlerini kendilerinin yazmayıp dışarıdan satın almış olduklarını öğrenmeniz gibi bir duygu. Bir zamanlar, acı verici ayrılıklarda onlarla beraber söylediğiniz (belkide ağladığınız) otantikliğin bir anda yok olduğu bir duygu bu.

Bu, zevkli, tat veren ile vermeyen nokta  arasında çoğu kez var olan çok ince çizgisi ile tartışmalı bir konu. Ben, çıplaklık fotoğrafçılığının, fotoğraflarım kanalıyla kendimi ifade etme ve anlatmada büyük rol oynadığını düşünüyorum. Dangalaklığın değil, yaratıcılığın savunulması adına her zaman “çıplaklık” tarafında yer alacağımı bildiriyorum.


Lauren Naylor Kaliforniya, Los Angeles şehrinde yaşayan 27 yaşında kavramsal portre fotoğrafçısıdır. Karanlık duygusal sanatsal portreleri ile modern Amerikan toplumunda çokça bastırılmış olan temel insani duyguları uyandırmayı hedefler.


Not: Bu makalenin aslı  500px ISO blogunda yayınlanmıştır.

2019-09-11T13:12:36+03:00